içinde

Post Apokaliptik Ne Demek ? Post Apokaliptik Filmler ve Romanlar

20. yüzyılın ortasından itibaren başlayan ve 21. yüzyılda da hız kazanarak devam eden bilim kurgular, bu kurguların getirdiği dünyanın yok oluşunu getiren distopik eserler son olarak Koronavirüs’ün tüm dünyayı etkisi altına almasıyla birlikte hemen herkeste dünyanın beklenen sonu geliyor mu acaba ? sorusunu akıllara getirmişti.

İnsanlık yüzyıllardır daha iyi bir dünyanın ya da kötülüğün olmadığı bir memleketin hayalini kurup ütopyalar kaleme almışken 1. ve 2. Dünya Savaşı gibi büyük yıkımların yaşandığı 20. yüzyıl ütopyaların sona erip distopyaların başlamasına neden olmuştu. Daha önce de değindiğimiz gibi Distopya dünyanın kötü bir sona doğru gitmesiydi. Ama sona eren bir şeyin daha da sonrasında ne olur ? İşte Distopya’nın ötesi olan bu durum Apokaliptik kelimesi ile ifade edilmektedir. Kelime manası olarak apokaliptik kapalı – karanlık – anlaşılmaz anlamlarına gelmektedir. Yani KIYAMET ! Peki kıyametten sonrası nedir ? Birçok toplum kıyamete inanmakla birlikte ondan sonrasını karanlık anlaşılmaz olarak görmüş ama bunun bir son olmadığına da inanmıştır. Kıyametin bir son olmadığını her şeyin bittiği bir noktada başka bir şeyin başlayacağını ise Post Apokaliptik kelimesi ile ifade etmişlerdir. Peki Post Apokaliptik Ne Demek ?

Post Apokaliptik Ne Demek ?

Kaynaklarda Post Apokaliptik kelimesinin kökeni olarak İngilizce , Fransızca yahut Yunanca olduğu ile ilgili farklı açıklamalar olsa da mana olarak Türkçe karşılığı kıyamet sonrasını ifade etmektedir. Distopik eserler insanlığın yok oluşa giden aşamasını ele alırken post apokaliptik eserler bu sona doğru gidişten yeniden doğuşu ifade etmektedir.

1826 yılında Mary Shelley’nin The Last Man (Son Adam) adındaki eseri post apokaliptik türün ilk örneği olarak kabul edilmektedir. Eserde bir salgında tüm insanlığın yok olma aşamasına geldiği bir dönemde tek başına kalan bir kadın anlatılmaktadır.

20. yüzyılda yaşanan doğal ve yapay birçok felaket post apokaliptik türün edebiyat dünyasına iyiden iyiye yerleşmesine neden olmuştur. Sırasıyla 1.Dünya Savaşı, İspanyol Gribi, 2. Dünya Savaşı ve Çernobil Nükleer Santrali Felaketi gibi insanlığı tehdit eden durumlar sanatçılarında dikkatinden kaçmamış bu da birçok distopik ve post apokaliptik eserin ortaya konmasına neden olmuştur. 21. yüzyılın en büyük felaketi olmaya aday olan koronavirüs felaketi de hiç kuşku yok ki post apokaliptik ve distopik eserlerin devamının geleceğinin habercisidir.

Bu türde birçok film yapılmış, romanlar kaleme alınmıştır. İşte Post Apokaliptik eserlerden bazıları :

Post Apokaliptik Filmler

28 Gün Sonra

İngiltere’de bir genetik araştırmalar ensitüsünde bilimadamları insan doğasındaki şiddeti ve öfkeyi önleyebilmek amacıyla bazı tehlikeli deneyler yapmış ve bunun sonucunda ‘rage’ adını verdikleri bir virüs geliştirmişlerdir. Ancak bu araştırmalarda denek olarak maymunların kullanıldığını öğrenen hayvan hakları koruyucusu bir grup eylemci, bilimadamlarının maymunlara zarar verdikleri gerekçesiyle kendi yöntemleriyle deneylerin yapıldığı binaya sızarak korunaklı kafeslerde tutulan ve bilimadamlarının ‘rage’ virüsü aşıladıkları maymunlardan birini serbest bırakırlar.Fakat serbest kalan maymun kafesten çıkar çıkmaz eylemcilerden birine saldırır ve olaylar içinden çıkılmaz bir hal alır.

Azınlık Raporu

2054’te Washington DC’de geçiyor.Dedektif John Anderton, psişik güçlere sahip kahinler ve bazı teknolojik aygıtlar sayesinde cinayetleri daha işlenmeden önce farkedip suçluları yakalayan özel bir polis biriminin başındadır.Anderton’ın kusursuz işlediğine inandığı sistem, birdenbire tersine döner. Anderton’ın şefi olduğu birim, cinayet suçlamasıyla onun peşine düşer. Avcı artık av olmuştur…

Yol

Gelecekteki kıyamet günlerini anlatan bir kitabın uyarlaması olan film, güçlü oyuncu kadrosuyla, en iyi satanlar listesindeki kitabın (The Road) gölgesinde kalmayacak gibi gözüküyor.Kıyamet sonrası atmosferinde Amerika yangın yeridir. Bir baba ve oğlunun istikameti Amerika kıyılarıdır. Amerika’yı bir uçtan bir uca geçerken ellerindeki basit tüfekle yaşadıkları macerada esas problem zor hava koşullarında nereye gittiklerini bilmemeleri ve yollarına çıkan haydutlardır. Film bilim kurgu türünde olmasına rağmen Western türünde de öğeler taşımaktadır.

Dünya Savaşı Z

Zombi Savaşı’nın gerçek dehşetiyle yüzleşmenin vaktidir… Çin’de ortaya çıkan bir virüs insanları yaşayan ölüler haline getirmektedir. Ve insan oğlu ikiye ayrılır.
Brad Pitt’in hem başrolünü hem de yapımcılığını üstlendiği film, insanlar ve zombiler arasında yaşanan sıra dışı bir savaşı odağına alıyor. Film Max Brooks’un aynı adlı kitabından uyarlandı.

Mad Max

Mad Max: Fury Road, 2015 Avustralya yapımı kıyamet sonrası türündeki aksiyon filmidir. George Miller’in yazıp yönettiği film, Çılgın Max serisinin dördüncü filmi olma özelliğini taşımaktadır. Serinin diğer filmlerinde Mel Gibson tarafından canlandırılan “Mad” Max Rockatansky karakterini Tom Hardy canlandırmaktadır.

Post Apokaliptik Kitaplar

Jose Saramago – Körlük

Konusu, körlüğün salgın hastalık gibi yayıldığı bir toplumda korku ve paniğin hakim olması sonucu ahlaki değerlerin çökmesidir. Jose Saramago Körlük ayrıntılı bilgi için tıklayınız.

Max Brooks – Zombi Savaşı

Çin’de ortaya çıkan bir virüs insanları yaşayan ölüler haline getirmektedir. Tüm dünyaya yayılır bu virüs… İnsan soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Ve büyük bir savaş başlar, zombilerle insanlar arasında…
Max Brooks işte bu büyük savaşın romanını yazıyor. Ama aslında gerçekleşmemiş bir savaşın belgeselini çekiyor kelimelerle.

Röportajlar, tanıklıklar… Her şey yaşanmış gibi… Yazar da aslında bu belgeselin bir kahramanı.
Anlatılan hikâyelerin rahatsız edici doğasına tanık olmak, okur açısından epey cesaret gerektiriyor. Ancak Brooks’un da dediği gibi “Zombi Savaşı’nın gerçek dehşetiyle yüzleşmenin vaktidir.”

“Roman Dünya Savaşı Z adıyla sinemaya da uyarlanmıştır.”

Stephen King – Mahşer

Biyolojik denemeler yapılan bir kuruluştan kaçan biri, kısa süre sonra domino etkisiyle insanların yüzde doksan dokuzunu yok edecek mutasyona uğramış ölümcül bir grip mikrobunu yaymaya başlar. Hayatta kalmayı başaran korku ve şaşkınlık içindeki bir avuç insan kendilerini kurtaracak bir lider arayışı içine girer. Ve iki aday ortaya çıkar… Colorado’da bir halkevi kurmakta ısrar eden 108 yaşındaki hayırsever rahibe Abagail ve kötülükten başka bir şey düşünmeyen, kargaşadan mutlu olan şiddet yanlısı “kötü adam” Randall Flagg…

Yalnızca düşlerde var olabileceğini sandığımız karanlık bir hikâye…

Jack London – Kızıl Veba

Kızıl Veba, medeniyeti dünya üzerinden silip süpüreli altmış yıl olmuştur. Hayatta kalmayı başaran bir avuç insan, vahşi yaşamın ortasında, kabileler halinde kendi medeniyetlerini ve toplumsal sınıflarını oluşturmuştur çoktan. Ancak sanattan bilime kadar her türlü bilgiden yoksundurlar. İlkel zamanlara geri dönülmüş, yaşam yine ‘yemek-çoğalmak-hayatta kalmak’ üçgenine hapsedilmiştir. Yetişen yeni nesil de dünyayı hurafelerden ibaret görmekte, her türlü batıla inanmaktadır. Yitip giden eski dünyanın sırlarını hatırlayan, hayatta kalan tek insan da yaşı artık bir hayli ilerlemiş olan Profesör James Howard Smith’tir ve onun da tek umudu yetişecek neslin bu barbarlığı, cehaleti ve umursamazlığı aşıp medeniyete yeniden erişmesidir.  Yaşlı adama kulak verin, o geçmişi ve yaşadığı günleri sadece torunlarıyla değil sizlerle de paylaşıyor. Medeniyet her bireyin ortak noktası… Peki, ya Kızıl Veba gibi baş edilemeyen bir mikrop onun sonunu getirirse, geriye insanlığa dair ne kalır?

Dmitry Glukhovsky – Metro 2033

Yıl 2033… Nükleer savaş sonrası enkaz haline gelen dünyada insan soyu neredeyse tükenmiş, radyasyon yüzünden kentler yaşanamaz halde… Hayatta kalan birkaç bin kişi yeraltına, dünyanın en büyük nükleer sığınağı olan Moskova Metrosu’na sığınıyor. Burası insanoğlunun son kalesi.

Yeraltındakiler için en büyük tehlike Karadelililer. İstasyonlar mini devletlere bölünmüş. İdealler, dinler, temiz su gibi nedenlerle bir araya gelmiş halklar. Duygular yerini içgüdülere bırakmış. Tek bir amaç var: Ne pahasına olursa olsun hayatta kalmak.

Genç Artyom’a, yaklaşmakta olan karanlık tehlikeye karsı halkı uyarmak için Metro’nun kalbi, “Polis” istasyonuna gitme görevi verilir. Metro’nun kaderi belki de tüm insanlığın kaderi Artyom’un elindedir artık…

Bildiri

Ne düşünüyorsun?

Serveti Fünun Dergisi Pdf Olarak Dijital Ortama Aktarıldı

Ülkü Tamer Konuşma