Göl kenarında öylece duruyordu. Sanki anlatmak istediği bir şey varmış gibi. Tek başına oracıkta duruyordu. Gözlerinde sanki kelimeleri birikmiş. Pek anlatacak gibi gelmedi bana, üzgündü biraz, rüzgâr gibi sanki… Orada duruyor ama orada değil.
Elleri terlemiş, gözleri sanki yağmur öncesi… Bir şey var belli. Anlatacak ama kelimeleri yok. Uzaktan baktığın, tanımadığın bir insanı bu kadar anlamaya çalışmak neden ? Hislerini paylaşmak istiyorum, onun baktığı yerde susarak anlattıklarını dinlemek istiyorum. Çok tanıdık bir yabancı bu sanki gözlerindeki hiçlik hissi çok yakın. Kalabalıkta bile yalnızmış, mutlu ama mutsuz gibi. Gülüşünde saklı en acı anı, gözlerinin arkasında saklanmış bakışları, herkesten gizlediği benliği, herkesten uzakta kendisi, görüyorum.
Anlattıklarının yanı sıra sakladığı cümleler, hapsettiği gözyaşları ve kilitli çığlıkları.. Kalbinin en derinlerinde bir yerde yaşattığı bir his bu, onun varoluşundaki his, onu ayakta tutan şey, sığındığı, yaşattığı, güldüğü ve en çok da ağladığı orada saklı.
Neden sustuğunu anladım şimdi zaten birisi var, onun içinde duran, kalbinin tam ortasında zaten birisi var, onu dinleyen, onu güldüren ve en çokta ağlatan orada saklı görüyorum.