içinde

FERİDUN BEY MECMUA İ MÜNŞEAT

Osmanlı devletinin 16. yüzyıldaki en etkili bürokrat ve aydınlarından biri olan Feridun Bey’in asıl adı Ahmed’dir. İstanbullu’dur. Daha çocukluk yıllarında oyun oynamak yerine kitaplarla meşgul olmayı seçti. “Çalışmanın tadı tembellik balından daha tatlıdır” sözünü düstur edinip çok çalışırdı (Kılıç, 2010: 1181). Divan-ı hümayun defterdarı olan Çivizade Abbdullah Çelebi’nin yanında yetişti. Daha sonra kâtip olup dönemin Rumeli beylerbeyi olan Sokollu Mehmet Paşa’ya intisap etti. Kanunî Sultan Süleyman’ın Nahcivan Seferi’ne (961/1554) katıldı. Sokollu Mehmed Paşa’nın vezir-i azamlığı döneminde (972/1565) divan-ı hümayun kâtipliğine getirildi ve paşanın sır kâtibi oldu. Feridun Ağa’nın Sokollu Mehmed Paşa ile katıldıkları Sigetvar Seferinde (972/1565) gösterdiği kahramanlıklar hakkında bilgi alan Kanunî Sultan Süleyman, paşaya hatt-ı destiyle bir ferman gönderdi. Âşık Çelebi bu fermanı aynen aktarmıştır. Padişah bu fermanda, “gözümün nuru Selim Han’ımı (şehzade), askerlerimi ve seni (Sokollu Mehmed Paşa) Allah’a ısmarladım ve kâtibin Feridun’un zeâmetini arttır” diyerek Feridun Ağa’ya ihsanda bulunmuştur (Kılıç 2010: 1182).

Feridun Ağa, Kanunî’nin vefatı ve II. Selim’in tahta çıkışı sırasında oluşan karmaşada asayişi temin ve olayları yatıştırma konusunda Sokollu Mehmed Paşa’yla birlikte büyük rol oynamıştır. Sultan Süleyman Sigetvar kalesinin fethinden önceki gece çadırında öldüğünde Sokollu Mehmed Paşa olası bir kargaşayı önlemek için sır kâtibi olan Feridun Bey ile padişahın hizmetkârı Cafer Ağa’nın yardımıyla padişahın ölümünü ordudan sakladı. Şehzade Selim’e haber gönderdi ve padişahın ölümünü askerlere ancak dönüş yolculuğunda açıkladı. İktidarın bir kargaşa çıkmadan II. Selim’e geçmesini sağladı (Fetvacı 2013: 149).

Reisü’l-küttaplık vazifesini üç buçuk yıl sürdüren Feridun Ağa 981/1573’te nişancılığa yükseldi. Bu görevi sırasında, III. Murad tahta geçmek için Manisa’dan İstanbul’a gelirken Feridun Ağa’nın Mudanya İskelesi’nde hazırda beklettiği zahire gemisine binmesi onun için büyük bir onur olmuştur (İpşirli 1989: 98-99). Münşeâtü’s-Selâtin isimli eserini bu dönemde tamamlayan Feridun Ağa, Sokollu Mehmed Paşa aracılığıyla eseri padişaha sundu. Ancak, beklediği iltifatı göremediği gibi bir süre sonra nişancılıktan da azledildi ve 983/1575 yılında Semendire sancak beyliğine atanarak İstanbul’dan uzaklaştırıldı. Bir süre Semendire’de kaldıktan sonra Köstendil sancak beyliğine getirildi. Sokollu Mehmed Paşa’nın vefatı üzerine de yeniden İstanbul’a çağrıldı ve nişancılık görevine atandı (Özcan 1989: 334). Selânikî Tarihi’ne göre Mihrimah Sultan ve Rüstem Paşa’nın, Kara Ahmed Paşa’dan dul kalan kızları Ayşe Sultan’la (İpşirli 1989:130), Atâî’ye göre ise Sokollu’nun ölümü üzerine dul kalan İsmihan Sultan’la evlendirildi (Özcan 1989: 336).

Feridun Bey’in vakfiyesinden geniş bir mal varlığına sahip olduğu görülür. Bu vakfiyeye göre kendisinin, Kazdağı civarında Kösederesi’nde bir mescidi, Koska’da sıbyan mektebi, Dimetoka’da bir cami ve bir hamamı ile İstinye’de tekkesi bulunmaktadır. Feridun Bey bu sayılan yerlerin giderleri için; Karaköy’de 40 odalı bir han, bir kasap dükkanı, Niğbolu’da iki değirmen, bir çayır ve bir koru, Edirne’de bir değirmen, 20 ev ve bir bostan, Gelibolu’da tersanede 17 dükkan, Lapseki’de iki bağ, üç tarla, bir fırın, Yalova Kocadere Köyü’nde bir su bıçkısı ile 12000 altın vakfetmiştir (A.E. Trh 933/2, vr. 5b-18a, Özcan TDVİA, s. 396)

Kendisi de şair, münşî ve hattat olan Feridun Ağa’nın evinin, şair ve ediplerin toplandığı belli başlı yerlerden biri olması, onun hâmîlik yönüyle de Türk edebiyatına önemli katkılar sağladığının göstergesidir. Feridun Ağa’nın evine gelenlerden biri de Bâkî’dir. Bâkî, Sokullu Mehmed Paşa’nın en yakın adamı Feridun Bey’in evini tavsîf eden bir kasîde sunarak, onun vasıtasıyla sadrazama yaklaşmış ve Kanunî devrinde olduğu gibi padişahın meclislerine girmeye başlamıştır (Işınsu İsen 2006: 68). Bâkî’nin Feridun Bey’e sunduğu“Der-vasf-ı sarây-ı Ferîdûn Beg” başlıklı 23 beyitten oluşan bu kaside, 27 numaralı şiir olarak divanında yer almaktadır (Küçük 1994: 73). Hattatlığıyla da bilinen Feridun Ağa, sülüs, nesih, divanî, rik’a ve siyakat yazılarında mahirdir. Koca Niaşancı Mustafa Çelebi’den de bu konuda dersler almıştır. 982/1574’te celî-müsennâ hatla yazdığı kelime-i şehâdet Ayasofya Camii’nin mihrabının iki yanına asılmıştır (Özcan: TDVİA, s. 396).

Feridun Ağa’nın en önemli eseri Münşeâtü’s-Selâtin’dir. Bu eser ilk Osmanlı padişahlarından III. Murad’a kadar gelen padişah mektuplarının suretlerini içerir ve kütüphanelerde birçok yazma ve basma nüshası bulunmaktadır. Nüzhetü’l-Esrâr fi Feth-i Kal’a-i Sigetvar isimli ikinci eseri, Kanunî Sultan Süleyman’ın Sigetvar seferi ile başlar ve Sultan Selim döneminin ilk yılları hakkında bilgiler içerir. Diğer eseri Miftahü’l-Cenne’dir ve ahlakî öğütler içeren bir risaledir. Kaynaklar bir de divanının varlığından söz etse de bu eser henüz gün yüzüne çıkmamıştır.

 

Kaynakça

Akbayar, Nuri (hzl.) (1996). Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmânî, İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları.

Bursalı Mehmed Tâhir (1333). Osmanlı Müellifleri C. I-III. İstanbul

Durmuş-İsen, Tûbâ Işınsu (2006). II. Selim Dönemi Sonuna Kadar Osmanlı Edebî Hâmîlik Geleneği. Bilkent Üniversitesi, Doktora Tezi: Ankara.

Durmuş, Tûbâ Işınsu (2009). Osmanlı Edebiyatında Hâmîlik Geleneği. İstanbul:Doğan Kitap

Feridun Bey, d. 1583. Mecmua-yı münşeat-i Feridun Bey. [Istanbul] : Darüttıbattil’âmire, 1265-1274 [1848-1857]. 2 v. Widener Library, Harvard University, Cambridge, Mass.,

Bildiri

Ne düşünüyorsun?

Bir yanıt yazın

KADIN OLMAK ZORDUR

TİMUR’UN İZMİR’İ FETHİ