Amok Koşucusu Nedir ?
Bir nevi ruhsal hastalık olan “Amok Koşucusu” hastanın bu ruhsal bunalım aşamasında cinnet getirme durumunun tüm dünyadaki ortak adına denir. Kökeni ise Malezya’dır. Bir intihar saldırısıdır. Bir anda oluşan öldürme duygusu ile başlar ve genelde sonu ölümle biter.
Amok koşucusu anlamı ise Malay dilinde gözü kararmış, öfkeden deliye dönmüş anlamlarına gelir ve tüm dünyaya da bu isimle yayılmıştır.
Son günlerde adını sık duyduğumuz ve her kesimce amok koşucusu nedir ? sorusunun sorulduğu bu ruhi hastalık durumunu, balerin Ceren Özdemir’i öldüren katilin yaşadığı ortaya çıkmıştı.
Amok Koşucusu – Stefan Zweig
Amok Koşucusu nedir ? sorusunu dünya ilk soranlardan biridir Stefan Zweig. Gençlik yıllarından beri intihara ve öldürme duygusuna karşı bir merakı olduğu söylenen Zweig Amok Koşucusu konusuna büyük ilgi duymuş, amok koşucusu hastalığını derinlemesine araştırmış ve 1922 yılında Amok Koşucusu hikayesini kaleme almıştır.
Amok Koşucusu Konusu
Amok koşucusu konusu bakımından Amok koşucusu hastalığını ele alır.Aşık olan bir doktorun hikayesinin anlatıldığı Amok Koşucusu, bir geminin güvertesinde geçer.İstediğini elde edemeyen bu doktorun hırsı, gayesine ulaşabilmek için gösterdiği çaba ve sonunda amok koşucusuna dönüşmesi hikayenin konusunu oluşturur.
Amok Koşucusu Özet
Hollanda kolonisinde zencilerden oluşan bir gemide görev yapan bir doktorun gemideki tek beyaz kadının kendisinden yardım istemesiyle başlar. Günlerce zencilerin arasında kalan doktor, ilk kez beyaz bir kadın görmesiyle birlikte ona karşı ilgi duyması bir olur.
Doktor ile beyaz kadının tanışmaları da hayli ilginçtir. Bayan Blank adındaki bu kadın kocasının olmadığı bir gün başka biri ile ilişkiye girer ve hamile kalır. Soluğu ise doktorda almıştır. Çünkü kocası gelmeden bebeğin alınması gerekmektedir. Doktor ise hastalıklarından kurtulmak isteyen hastalarının kendilerine yalvarmasına o kadar alışmıştır ki Bayan Blank’tan da bunu bekler. Ancak Blank, son derece soğuk kanlı ve kayıtsız bir kişiliktir. Doktor’un beklediği gibi davranmaz ve tek bir teklif yapar doktora. Ya çocuğu al ya da alma !..
İlk kez kendisine karşı koyan bir hasta ile karşılaşan doktor. Yavaş yavaş amok olma yolunda ilerler. İlk kez bir hastası ona yalvarmamış tam tersi çekip gitmiştir. Artık doktor, Bayan Blank’in peşinde koşmaya başlar. Hatasını anlatmaya çalışır ancak Bayan Blank geri adım atmaz.
Eşinin gelmesine kısa bir süre kala Bayan Blank’in yardımcısı büyük bir heyecanla doktoru çağırmıştır. Son derece virane bir alana götürülen doktor Bayan Blank’ın burada kanlar içinde yattığını görür. Artık her şey için çok geçtir. Bayan Blank, ölmüştür. Hayatta iken ona yardım etmeyen doktor, o öldükten sonra gururunu kurtarmaya karar verir. Bay Blank’ın Bayan Blank’ın ölüm nedenini bilmemesini amaçlar. Bay Blank’ın gelmesine bir gün kala Bayan Blank’ın Uzak Doğu hastalıklarından biri yüzünden öldüğü yalanını hazırlar ve tabutu hiç açılmamak üzere kapattırmıştır.
Ertesi gün Bay Blank geldiğinde eşinin öldüğünü duyunca büyük bir üzüntü yaşar. Tabutunu dahi açamamış son kez ona bakamamıştır. Ancak cenazeyi alıp şehri terk etmeyi planlar. Artık Amok koşucusu olan doktor ise buna izin vermemesi gerektiğini düşünür ve tabutun gemiden indirilişi sırasında intihar süsü ile gemiden atlar ve tabutunda denize düşüp yok olmasını sağlayarak onunla birlikte denize gömülür.
Stefan Zweig Hayatı ve İntiharı
ntihar, Stefan Zweig’ın zihnini gençlik yıllarından beri meşgul eden bir kavramdı. Yaşamanın bir anlamı kalmadığını anladığı anda yaşamına kendi eliyle son verebileceğini daha üniversite yıllarında söylemişti. İlk evliliği sırasında karısı Friederike’yi kendisiyle birlikte intihar etmesi için zorlayan, sonra bu düşüncesinden vazgeçen Stefan Zweig, yıllar sonra, İkinci Dünya Savaşı sırasında, ikinci karısıyla birlikte yaşamına son verdi.
Yazar, önceki intihar girişimlerinden vazgeçmiş olsa da korkularını, romanlarındaki ve öykülerindeki kahramanlara yaşatıyor. Amok Koşucusu’nda yer alan öykülerin ortak izleği de intihar. Kendi yaşamından ya ada tarihteki gerçek kişilerin yaşamlarından kesitler katarak yazdığı bu öykülerde Stefan Zweig’ın duyarlı kişiliğini, olağanüstü gözlem gücünü olduğu gibi sayfalara yansıttığını görüyoruz. Yazdığı öykülerin en başarılı örneklerinin yer aldığı bu kitapta, bir uzun öykü olan Amok Koşucusu bir baş yapıt.
İnsanı en güçsüz, en savunmasız yönleriyle ele alıp, insan ruhunun en derin katmanlarına inmeyi bilen, bütün bunları son derece canlı, ayrıntılı, çok yönlü bir anlatımla kaleme alabilen, okuru gerçekten etkileyebilen bir yazar Stefan Zweig. Yazdıklarının üzerinden bunca yıl geçmiş olmasına karşın, öykülerinin, romanlarının bugünkü kuşaklar tarafından da aynı ilgiyle okunması, onun kalıcı bir yazar olduğunun en büyük kanıtı. Amok Koşucusu’nun bu yeni çevirisinde, daha önceki basımda yer almayan öyküler de bulunuyor.